Ümit Özdağ'a Hapis Şoku! Tahliye Kararı Çıktı mı?
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, İstanbul 18. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davada 2 yıl 4 ay 3 gün hapis cezasına çarptırıldı. "Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek" suçlamasıyla yargılanan Özdağ'ın 149 gündür devam eden tutukluluğu mahkeme kararıyla son buldu. Peki, Özdağ'ın savunması neydi ve bu karar ne anlama geliyor?
Özdağ'dan Sert Eleştiriler: "Bu Bir Hukuk Cinayeti"
Davanın ikinci duruşmasında savunma yapan Ümit Özdağ, savcılığın suçlamalarının bir "hukuk cinayeti" olduğunu savundu. Savcılığın sunduğu raporları eleştiren Özdağ, "Suç olmayan X'lerden suç çıkartmayı, Engizisyon Mahkemeleri savcıları bile başaramazlardı" ifadelerini kullandı. Ayrıca, Kayseri'deki olaylarla ilişkilendirilen sosyal medya paylaşımlarının kendisine ait olmadığını ve şiddet çağrısı içermediğini belirtti.
Özdağ'ın savunmasında öne çıkan noktalar:
- Savcılığın sunduğu Kayseri İl Emniyet Müdürlüğü raporunun geçersiz olduğu
- Sosyal medya paylaşımlarının kendisine ait olmadığı ve şiddet içermediği
- Davanın siyasi bir yargılama haline geldiği
Siyasi Bir Yargılama mı?
Ümit Özdağ, duruşma sırasında davanın siyasi bir yargılama olduğunu iddia etti. "İktidar yanlısı olsaydım bu mahkemeye hiç gelmezdim" diyen Özdağ, yargının bağımsız olmamasına rağmen bağımsız yargıçlar olduğuna dikkat çekti. Siyasi baskıların yargılamayı etkilemiş olabileceğini de sözlerine ekledi.
Mahkeme Kararı ve Sonrası
Mahkeme, Özdağ'a "zincirleme şekilde halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek" suçundan hapis cezası verdi. Ancak, 149 gündür tutuklu olan Özdağ'ın tahliyesine karar verildi. Tahliye kararının ardından açıklama yapan Özdağ, "Yargının gerçekten bağımsız olduğu bir ülkede, ben 149 gündür hapiste olmazdım" diyerek beraat talebinde bulundu.
Ümit Özdağ'ın davası, Türkiye'deki siyasi atmosfer ve yargı bağımsızlığı tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Tahliye kararı, Özdağ ve destekçileri tarafından olumlu karşılansa da, davanın siyasi bir zeminde ilerlediği yönündeki eleştiriler devam ediyor. Bu süreç, Türkiye'deki hukukun üstünlüğü ve ifade özgürlüğü konularındaki tartışmaları daha da derinleştirecek gibi görünüyor.
