
2025 Tarım Alarmı! Türkiye'yi Bekleyen Büyük Tehlike
2025 yılı, Türk tarımı için bir dönüm noktası olmaktan öte, bir kırılma yılı olarak tarihe geçebilir. Küresel iklim değişikliğinin etkileriyle birlikte yaşanan doğal afetler, tarım sektörünü derinden sarsıyor. Don, dolu, kuraklık, su kıtlığı ve yangınlar, 2025'i tarım açısından zorlu bir yıl haline getiriyor.
İklim Değişikliğinin Tarıma Etkileri
İlkbaharda yaşanan sert don olayları, meyve ağaçları henüz çiçekteyken büyük zararlara yol açtı. Yaklaşık 40 ilimizde zirai don nedeniyle meyve ağaçları ve açık tarım alanlarındaki ürünler tamamen zarar gördü. Özellikle kayısı, fındık, üzüm, elma, kiraz, ceviz, erik, şeftali ve nektarin gibi ürünlerde ciddi kayıplar yaşandı. Tarım ve Orman Bakanı, son 30 yılın en düşük sıcaklık değerlerinin kaydedildiğini ve 2014'ten sonra tarihimizin en büyük zirai don olaylarından birinin yaşandığını belirtti.
Aşırı yağışlar ekim takvimini altüst ederken, orman yangınları da büyük tahribat yarattı. Yaz ortasında başlayan ve hala devam eden şiddetli kuraklık ise durumu daha da kötüleştirdi. TÜİK'in resmi verileri durumu yumuşatmaya çalışsa da, sahadan gelen bilgiler yaşanan kaybın boyutlarını gözler önüne seriyor. ABD Tarım Bakanlığı verilerine göre buğdayda %15, arpada %28, kanolada %30, pamuk ve çeltikte %20, fındıkta %37, zeytinde ise %40 oranında verim kaybı bekleniyor. Ayçiçeğinde bazı bölgelerde dekar başına verim 270 kilogramdan 50 kilograma kadar düştü. Bu sadece bir düşüş değil, bir çöküş anlamına geliyor.
Su Kıtlığı ve Barajların Durumu
Yağışlar geçen yıla göre ortalama %25 daha düşük seviyede seyrediyor. Barajların doluluk oranları, tarımsal üretimi tehdit eden en büyük kriz başlıklarından biri haline geldi. Ankara'da baraj doluluğu %21, İzmir'de %41, Konya'da ise yalnızca %17,5 seviyesinde. Türkiye'nin tahıl ambarı olan Konya Ovası, susuzluktan kavruluyor. Ege ve Trakya'da başlayan planlı su kesintileri, yakında tüm ülkenin meselesi olacağa benziyor. Bu yıl, sadece bir "verim kaybı yılı" değil, doğrudan bir "yok yılı" olarak anılıyor.
- Kayısı
- Fındık
- Üzüm
- Elma
- Kiraz
- Ceviz
- Erik
- Şeftali
- Nektarin
Tarlalar sessiz, çiftçinin yüzü asık. Çünkü ne ektiği karşılığını buluyor, ne de geleceğe dair bir umudu kalıyor. Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği, 2025 Yılı Turunçgil (Narenciye) Rekolte Tahmin Raporu'nu yayınladı. Yapılan tahmine göre limon, portakal, mandarin üretimi geçen yıla göre azalacak. Özellikle limon üretiminde yüzde 50'nin üzerinde düşüş bekleniyor. Bu nedenle kış meyvelerinde de fiyatlar yüksek seyretmesi bekleniyor.
Çözüm Önerileri ve Tarım Sigortasının Önemi
Bu tablo içinde en az konuşulan, belki de en hayati mesele, tarım sigortası bilinci. Tarım Sigortaları Havuzuna (TARSİM) kayıtlı üretici sayısı hâlâ olması gerekenin çok gerisinde. Don da vursa, dolu da yağsa, kuraklık da gelse; üretici sigortasız. Oysa artık köklü önlemler şart:
- Su yönetimi baştan aşağı yeniden yapılandırılmalı.
- Bölgesel kuraklık eylem planları hayata geçirilmeli.
- Tarımsal destekler, iklim riskini dikkate alacak şekilde yeniden tasarlanmalı.
- Sigorta sistemleri hem yaygınlaştırılmalı hem de teşvik edilmeli.
- Tarımsal üretimde suyu az tüketen, iklime dayanıklı çeşitlere geçiş hızlanmalı.
Türkiye, iklim değişikliğinin etkisiyle artan kuraklık riski karşısında Tarım ve Orman Bakanlığı'nın düğmeye basmasıyla ülke genelinde kapsamlı bir su yönetimi seferberliği başlattı. Bakanlık, modern sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması, kaçak kuyuların kapatılması ve havza bazlı yönetim modelinin uygulanması gibi adımları eş zamanlı olarak devreye aldı.
Bugün çiftçiyi yalnız bırakmak; sadece bir meslek grubunu değil, soframızdaki ekmeği, çocuklarımızın geleceğini, ülkemizin gıda egemenliğini tehlikeye atmaktır. Bu yıl yaşadıklarımız bir uyarı değil, bir çığlıktır. Göz ardı edersek, 2026 sadece bir "yok yılı" değil, bir "yok oluş yılı" olabilir. Artık toprağı duymanın, tarımı ciddiye almanın zamanıdır. Yarın çok geç olabilir.














