
Erdoğan'dan Gazze Çıkışı: "One Minute"ten Niyet Belgesi'ne
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Filistin politikası, "One Minute" çıkışından günümüze kadar uzanan süreçte önemli bir yer tutuyor. 2009'da Davos'ta yaşanan o tarihi an, sadece bir tepki değil, aynı zamanda Türkiye'nin Filistin davasına olan bağlılığının da bir simgesi haline geldi. Peki, o günden bugüne neler değişti? Türkiye, Gazze için neler yaptı?
"One Minute"ten Günümüze Filistin Politikası
29 Ocak 2009'da Davos'ta Recep Tayyip Erdoğan'ın Şimon Peres'e yönelik "One Minute!" çıkışı, sadece diplomatik bir olay değil, aynı zamanda bir dönemin başlangıcı oldu. O an, Filistinli çocukların kanının henüz kurumadığı, Gazze'nin enkazının hâlâ tüttüğü bir zamandı. Erdoğan'ın bu çıkışı, sadece Türkiye'de değil, tüm İslam dünyasında yankı buldu.
Erdoğan, her fırsatta "Gazze, insanlığın onurudur" diyerek, uluslararası arenada Filistin'i yalnızlıktan kurtarmaya çalıştı. 2011 Arap Baharı'nın ardından Ortadoğu haritası yeniden çizilmeye çalışılırken, Erdoğan küresel sistemin adaletsizliğini açıkça eleştirdi. "Dünya beşten büyüktür" sözü, sadece Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne değil, aynı zamanda zulmün sistematikleştiği dünya düzenine karşı bir başkaldırıydı.
Türkiye'nin Gazze'ye Desteği
Türkiye, Erdoğan'ın liderliğinde Gazze'ye yönelik insani yardımlarını sürdürdü. Hastaneler, okullar inşa edildi, gıda ve ilaç yardımları yapıldı. Türkiye, her ateşkes çağrısında bulundu ve her saldırı sonrasında Birleşmiş Milletler'de Filistin'in sesi oldu.
- İnsani yardım
- Diplomatik girişimler
- Uluslararası platformlarda Filistin'in savunulması
Erdoğan'ın Filistin diplomasisi, sadece hamasi değil, aynı zamanda stratejikti. İsrail ile ekonomik ve istihbari kanallar açık tutuldu. Çünkü Türkiye, duvarın arkasındaki acıyı durdurmak için bazen el tokalaşmanın, yumruk sıkmaktan daha etkili olabileceğine inanıyordu.
Gazze'de Barış Umutları
2025'in sonlarına doğru, Gazze yine küllerinden doğmaya çalışıyor. Yıkılmış şehirler, açlık ve yoksullukla boğuşan insanlar… Ama bu kez tablo biraz farklı. Çünkü Türkiye, artık sadece kınayan değil, etki eden bir devletti. Ankara'nın masada kurduğu temaslar, ateşkese giden sürecin mihenk taşlarından birini oluşturdu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ısrarla söylediği “Silahların sustuğu yerde insanlık konuşur” sözü, bu ateşkesin de ruhunu yansıtmaktadır.
Türkiye'nin Gazze'ye olan desteği, sadece insani yardımlarla sınırlı kalmadı. Aynı zamanda diplomatik girişimlerle de desteklendi. Türkiye, uluslararası platformlarda Filistin'in haklarını savunmaya devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Dünya beşten büyüktür" sözü, bu anlamda Türkiye'nin dış politikasının temelini oluşturuyor.
Erdoğan'ın Filistin çizgisi, sadece bir dış politika konusu değil, bir medeniyet yürüyüşüdür. Bu yürüyüş, Türk diplomasi tarihine kazınan bir direniş hattıdır. Davos'tan bugüne kadar geçen her yıl, Türkiye'nin sesini biraz daha büyütmüş, "küresel adalet" kavramını Batı'nın tekeline bırakmamıştır.